Aşk deyince, sadece bir insanın başka bir insana olan aşkından söz etmek yanlış olur. Bir şarkıya da aşık olabilir insan, bir şehre de, hayallerin ötesinde kalmış bir anıya da...Duyguların yoğunluğu ve gerçekliğidir önemli olan. Hayatı boyunca aşkı duyumsamamış, sığ sularda ürkekçe yüzenler; yaşamaktan ölesiye korkanlardır. Bu çelişkide mümkün mü insanın insanı, doğayı, evreni, sevgiyi anlaması?
Olup bitenleri anlayabilmek için dünyayı seyretmek gerek bazen...
Bir akvaryuma bakar gibi seyrettim hayatı dün akşam oturduğum yerden. Çocukluğumu ne kadar özlediğimi fark ettim. Yaşadığım şehir ne kadar da değişti. Eski gülüşlerin çimenli, çiçekli yerlerini ağlamaklı sokaklar aldı. Yağmur yağdığında daha da grileşen; soğuk, karamsar, bencillikle yıkanan asfalt sokaklar. Damarlarımıza yavaş yavaş, alıştıra alıştıra veriliyor sanki acı. Git gide daha çok yakarak, daha ağrılı, daha dayanılmaz oluyor büyüdükçe. Böyle anlarda; uzun, iki tarafı ağaçlı bir yolda -güneşin yaprakların arasından güçlükle sızdığı- yürüdüğümü hayal ediyorum. Her adımda geçiyorum hayattan...Her adımda geçmişten...Her adımda anılardan ve aşktan...Gülümsüyorum.
Eskiden yaşayıp da asla unutamam dediğin anıların üstüne yenileri inşa ediliyorsa, ve gerçekten de buna aşk deniliyorsa, eskiler hükümsüzdür. . . Kayıp ilanı vermeye de gerek yoktur. . . Kasım, yitirmenin ve tekrar bulmanın ayıdır. Yitirdikleriniz, dünyaya yansımanızdır her defasında...
Eskiden yaşayıp da asla unutamam dediğin anıların üstüne yenileri inşa ediliyorsa, ve gerçekten de buna aşk deniliyorsa, eskiler hükümsüzdür. . . Kayıp ilanı vermeye de gerek yoktur. . . Kasım, yitirmenin ve tekrar bulmanın ayıdır. Yitirdikleriniz, dünyaya yansımanızdır her defasında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder