Mutluluk ne kadar uçucuysa mutsuzluk da bir o kadar
kalıcıdır insan hayatında. Mutsuzluğun kanınıza girmesine bir kez izin verdiniz
mi; damarlarınıza zehir gibi sızar, tüm bedeninizi kaplar ve temizlenmesi çok
uzun zaman alır. Küçük hayatlarımızın herhangi bir evresinde bizi kıskıvrak
yakalar, kurtulmaya çalıştıkça daha da içine batarsınız. Zaman içerisinde
onunla yaşamaya o kadar alışırsınız ki, bir de bakmışsınız en iyi dostunuz olup
çıkıvermiş. Sık sık kavga edip, bir ayrılan bir barışan sevgililer gibi ne
onunla yapabilirsiniz ne de onsuz. Uyumaya çalışırsınız uyutmaz, gülmek
istersiniz ağlatır… Yalnızlıkla iyi dosttur kendileri, sizi de bu dostluğa
ortak ederler. Her şeyi anlamaya çalışırken kaybolur gidersiniz. En iyisi
hiçbir şeyi anlayamadan yok oluşa bırakmaktır belki de kendini.
Uzaklara özlem duyarsın mutsuz oldukça. Hiç görmediğin
şehirlerde, ilk kez göreceğin deniz kenarlarında uzun ve sessiz yürüyüşler
hayal edersin. Belki biraz da yağmur yağar. Islak toprağın kokusunu duyarsın. Bir
anneyle küçük kızı gelir karşıdan. Yanından geçerlerken küçük kız sana
gülümser. İçinde bir şeyler kıpırdar mutluluğa dair. Gök gürler, yağmur
hızlanır. Kendi içine geri dönersin.
Bugün, anneannemin yüklüğünü düzenlerken çocukluğumun mutlu
günlerine geri döndüm. Bir anda gözümün önüne geliverdi yıllar sonra. Saklambaç
oynarken içine saklandığım dolaba bakarken aradan geçen yıllar içinde neler
yaşadığımı da bir çırpıda hatırlayıverdim. Daha dünmüş gibi çığlık çığlığa
kahkahalar atarak burada tepinişim… Çarşaflara sarılı halı rulolarının arasından
sarkan bir kumaş parçası tanıdık geldi. Ben çocukken, anneannem de henüz orta
yaşlı bir kadınken, bize geldiğinde elinde taşıdığı, eskilerde pek moda olan
torba çantaydı. Yeşil kahve çiçek desenli naylonsu kumaşı elime alıp özlemle
kokladım belki geri dönerim diye. Nitekim öyle de oldu. Bir anlığına da olsa
mutluluktu işte yaşadığım. İlerde yaşlı bir kadın olacak kadar yaşarsam eğer,
yine bunları anımsayarak gülümsemek isterim. Seçim benim; mutluluk ya da
hüzün...
Aslında işin sırrı, ikisinin arasındaki çizgiyi doğru
çizebilmekte saklı. İçlerinden biri sınırı geçerse savaş başlar. Geriye sadece
yıkık dökük bir sen kalır. Bunun içindir ki, insan kendini bazı yalanlara
inandırarak hayatını sürdürüyor ve tamamlıyor. Hayat büyük bir yalan, asıl gerçek
bu!... Ne yazık ki bunu biliyoruz hepimiz ve bununla yaşamak zorundayız. Hiç
kimse uyanmak istemez bu yalan rüyadan. Çünkü uyanırsak incinir ve yalnızlıktan
payımızı alırız.
Mutluluk, şimdiyi yaşayabilmekteki hünerde gizli. Ne kadar
hünerliysen o kadar mutlusun hayatta. İnsan doğasındaki en büyük özellik doyumsuz
olmasıdır. Bu yüzden asla şu an yaşanmaz. Ruhumuzda, hep içinde bulunulan
durumdan daha iyisine, daha ulaşılamaz olanına duyulan açlık vardır. Bazı
şeyler kovaladıkça kaçar. Mutluluğu kovalamayın, sarılın ve kollarınıza alın.
Şimdi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder