Yağmurlu akşamın sokağında,
Bir pencerenin önünde takılıp kaldım.
Dışarı sızan kör bir ışık,
Bodrum kattaki evde;
Sininin etrafında dört oğlan,
Bir de anne.
Ortada,
Ekmeklerin bandırıldığı
Tek bir tencere.
Kirli perdeler,
Üç beş kırık eşya,
Hızla bandırılıp yutulan lokmalar,
Ardı ardına, bir kovalayan varmışcasına
Doyma telaşı.
Birkaç pantolon,
Birkaç elbise asılı
Pencerenin paslı demirlerinde.
Öylesine yıkanmış,
Öylesine yıpranmış,
Sanki buruşturulup bir kenara atılmış
Bezgin umutların gölgesinde.
Hayat eskimiş,
Zaman eskimiş,
Yürüyüp geçmişiz hepimiz
Pencerenin önünden.
Pencerelerin önünden.
Yürüyüp gidiyoruz,
Hayatın içinden.