21.11.2013

Gri şehrin hüzünlü aydınlığı...

Dostlarla çıkılan yolculukların tadı başkadır. Her seferinde, hayatı birlikte keşfetmenin tadını alırsınız. Sevdiğiniz, güvendiğiniz, başınızı omzuna rahatlıkla yasladığınız insanlardır onlar. Zor günleri birlikte yaşadığınız gibi, hayatın güzelliklerini de onlarla paylaşmak bambaşkadır. Ömrünüze ömür katar, birbirinizi yüceltirsiniz. Sevgiden de öte bir yoldur gidilen. Kısa ya da uzun olması fark etmez. Onlarla birlikte yürünen her yol aydınlıkla sonlanır.

Dostlarımla Anıtkabir'i ziyaret ettik geçen hafta sonu. Sakin, sıradan bir Pazar gününün içinden fışkıran insan seline karışarak, hüzün ve mutlulukla harmanlanmış bir zamanı yaşadık kısıtlı saatlerde. Hepimizin gözlerinde geleceğe dair bir umut, geçmişe dair bir özlem vardı. Sevgili Ata'mızın yaşanmışlıklarının izlerine yüreğimizle dokunmaya çalışarak gezdik yıllar öncesinden kalanların sergilendiği müzede. Her biri acıyı, insanı, ölümü, yaşamı, cesareti anlatan tablolardan canlanıp çıkıverecekmiş gibi görünen insanları izledik hayran bakışlarımızla. Birbirimize söylemesek de hepimiz düşündük gurur verici o tabloların içinde yer almış olmayı. Hayatın neresinde olduğumuzu ve bundan sonra nereye gidebileceğimizi sorguladık sessizce. Ankara'nın gri renginde ısıttık içimizi. Bizi biz yapan her şey geçmişimizde yatıyordu, bir kez daha anladık. Bazı yolculukların sonundaki aydınlık daha büyülü ve vazgeçilmezdir. Hele bir de dostlarla çıkılmışsa o yola ...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İLK ARABAM

Gelir gelmez Sorardım en masum halimle... İşten yorgun argın dönen babama, Bir araba çizer miydi bana? Sevecenliğiyle şöyle bir baka...